Akıllı Şehirler Raporu yayımlandı. Akıllı şehirlerin ürettiği değerin örneklerle aktarıldığı raporda büyüyen kentlerin çevre ve yaşam kalitesi üzerinde oluşturduğu baskılara dikkat çekilerek yenilikçi teknolojilerle akıllı şehir dönüşümünü gerçekleştirmenin gerekliliği vurgulandı.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye Belediyeler Birliği ve EY Türkiye tarafından hazırlanan Akıllı Şehirler Raporu düzenlenen çevrimiçi basın toplantısı ile tanıtıldı.
Raporda; hızlı şehirleşme, göç, nüfus artışı, güvenlik ve verimsiz kaynak kullanımı gibi zorluklarla karşı karşıya olan şehirlerde, yeni teknolojilerin yardımıyla sağlanacak akıllı şehir dönüşümünün sorunların çözümünde önemli bir rol oynayacağı ve değer üreteceği ifade edildi. Türkiye ve dünyadan belediyelerin bu alandaki iyi uygulamalarından örneklere yer verilen raporda geleceğin akıllı şehirleri için yol haritası sunuldu.
“Gelecek için akıllı şehir dönüşümü şart”
Raporla ilgili bir açıklama yapan Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Veri yüzyılı olarak adlandırdığımız bu yüzyılda şehirlerin bugünü ve geleceği ancak şehirlerin akıllı hale dönüştürülmesi ve teknolojiyle bütünleşmesiyle sağlanabilir. 90’lı yıllarda hayatımıza giren ‘akıllı şehir’ kavramı, teknolojiyi vatandaş odaklı olarak şehrin sorununun çözümünde kullanabilme olarak ifade ediliyor.
Akıllı şehir uygulamaları, temel gayesi vatandaşın yaşamına dokunmak olan biz yerel yöneticiler için artık vazgeçilmez bir çözüm aracı. Akıllı şehir konusundaki stratejilerin, kavramların ve ihtiyaçların netleştirilmesi ve henüz başlangıç aşamasında olan çalışmaların doğru yönlendirilmesine yönelik hazırlanan bu eserin ilgilileri için faydalı bir kaynak olmasını ümit ediyor; çalışmada emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
“İklim krizi en büyük ekonomik risklerden biri”
WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar ise şöyle konuştu: “Günümüzde teknoloji ve inovasyon, şehirlerde ekonomik etkinliğin artırılması ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerin azaltılmasında çok önemli rol oynuyor. Dünyanın gündemine iyice oturan “yeşil iyileşmenin” ana ekseni de doğa dostu teknolojiler ve bu dönüşümün ekonomik olarak da kârlı olacağı.
Önümüzdeki dönemin ekonomik risklerinin en ciddi olanı, hiç şüphesiz iklim krizi. Doğamız ve kaynaklarımız üzerindeki baskıyı akıllı yatırımlar ve teknoloji ile azaltmamız şart. Bu dönüm noktasında, kentlerimizin faaliyetlerinin çok önemli bir rol oynayacağı çok net görülüyor.
Şehirlerimizin ve belediyelerimizin bu yolculukta en değerli müttefiklerimiz olacağına yürekten inanıyorum. WWF-Türkiye olarak geleceğin şehirlerinin doğal kaynak kullanımındaki verimliliğine ışık tutan bu kıymetli derleme raporun ortağı olmaktan mutluluk duyuyoruz”.
“Dönüşümde dijital araçlar etkin kullanılmalı”
Dijitalleşmeye dikkat çeken EY Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları, “Dijitalleşmenin, şehirlerimizin yaşam kalitemizi, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği ve toplumsal yapının güvenliğini sağlayacak yeni perspektiflere ve uzun vadeli değer üretmeye odaklanmasında önemli bir role sahip olacağı bir gerçek şehirlerimizin; dijital araçların en etkin olarak kullanıldığı ‘Geleceğin akıllı şehirlerine’ evrilmesi ve barındırdığı tüm varlıkların yaşamına katkı sağlayacak ve kalkınmayı destekleyecek, yenilikçi, sürdürülebilir ve kapsayıcı uygulamaları bir an önce devreye alması gerekiyor.
Bu çalışmamızda TBB ve WWF-Türkiye iş birliğiyle, özellikle şehirlerimizin akıllı şehirlere dönüşümüne öncülük edecek yerel yönetimlerimize dünyadaki ve Türkiye’deki iyi uygulamalar, evrensel yöntemler ve yaklaşımlar ışığında bir kılavuz ortaya çıkarmak ve yenilikçilik ve sürdürülebilirlik odağında bir akıllı şehre dönüşümün yaklaşımlarını paylaşmayı amaçladık” dedi.
Hızlı kentleşme dönüşümü zorluyor
Raporda Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre, 2050 yılında dünya nüfusunun 2 milyar artarak 9,7 milyar kişiye ulaşmasının beklendiği aktarılıyor. Yine 2050 yılında, dünya nüfusunun yüzde 70’i, OECD ülkeleri nüfusunun ise yüzde 86’sı şehirlerde yaşayacak.
Şu anda 10 ile 24 yaş arasında olan Z kuşağının üyeleri, 1,8 milyar üyesiyle dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Dünyanın öncü ekonomilerinin nüfusları yaşlanırken gelişen ekonomilere sahip ülkeler ise büyüyen bir genç nüfusa sahip. Ülkeden ülkeye, şehirden şehre değişen demografik tablo, kimi şehirlerde Z kuşağının, kimi şehirlerde ise yaşlıların ihtiyaçlarına çözüm aramak için dönüşümü kaçınılmaz kılıyor.
Dönüşümü gerekli kılan bir başka gelişme ise şehirleşmenin hızı. Plansız yapılaşma verimli arazilerin tahribatına yol açarak tarımsal üretkenliğin yanı sıra toprağın karbondioksit tutma kapasitesini de düşürüyor.
Taşıt kullanımı ve sanayi üretimiyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Betonlaşma ve yapılaşma nedeniyle bozulan su döngüsü ve yaşanan su kıtlığı endüstriyi, tarımı ve milyarlarca insanın temiz suya erişimini tehdit ediyor.
Şehirlerdeki yaşam kalitesinin artırılması için şehir yönetimlerinin yenilikçi ve gelecek odaklı bakış açısıyla hareket etmeleri gerekiyor. Vatandaş ve paydaş katılımının en üst düzeyde tutulduğu, iyi bir fiziksel altyapısı olan, esnek, dirençli, fiziksel ve dijital bütünleşmesini sağlamış şehirler ‘akıllı şehir’ olarak adlandırılıyor.
Akıllı şehir yaklaşımı Türkiye’de yaygınlaşıyor
İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa dünyanın en hızlı büyüyen 10 metropol şehri arasında yer alıyor. Hızlı büyümeyle temel güçler olarak adlandırılan teknolojik, küresel, demografik ve çevresel etkilerin getirdiği dalgalar, 2010’lu yıllarda akıllı şehirlerin Türkiye’deki yaygınlığını artırmaya başladı.
Türkiye’de akıllı şehir alanında yürütülen çalışmalarda büyükşehirler öne çıkıyor. Giderek yaygınlaşan uygulamalarla yerel yönetimler teknolojiden yararlanarak vatandaş odaklı hizmetlerin sunulması ve sosyal kapsayıcılığın sağlanması için çalışmalar yapıyor. Türkiye Belediyeler Birliği belediyelerin katılımını daha da artırmak için Akıllı Şehirler Yarışması düzenliyor.
Akıllı şehir dönüşümünün boyutları
Rapora göre, insan odaklı akıllı şehir dönüşümünde sosyal kapsayıcılığın sağlanması, yetkinliklerin artırılması ve üreticiliğin desteklenmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda dijital ve veri odaklı eğitim akademileri, engelli vatandaşlar için iş ya da sosyal imkânlar sunan merkezler, genç işsizler için iş imkânı üreten projeler ve yaşlıların ihtiyaçlarına yanıt veren projeler gibi uygulamalar öne çıkıyor.
‘Akıllı çevre’ kavramı altında kaynakların en verimli şekilde kullanımı ile sürdürülebilir ve yaşanabilir bir çevre oluşturma hedefi yatıyor. Akıllı çevre fonksiyonel alanı kapsamında akıllı çöp toplama sistemleri, enerji ve su tasarruflu tarım uygulamaları, akıllı aydınlatma sistemleri, yenilenebilir enerji üretimi ve akıllı geri dönüşüm modelleri gibi iyi uygulama örnekleri görülüyor.
Ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir ve çevre dostu olarak sağlanması için bilgi ve iletişim destekli yenilikçi yaklaşımların benimsenmesi gerekiyor. Akıllı ekonomi başlığı altında yeni ürün, hizmet ve ticaret modellerinin oluşturulmasına ek olarak kamu, özel sektör ve akademi ortaklığı başta olmak üzere akıllı kümelenmeler ele alınıyor.
Ayrıca yaşanabilir akıllı şehirlerin tasarlanması için mekân yönetimi, sağlık, güvenlik ve turizm gibi başlıklar altındaki ihtiyaçların karşılanması gerekiyor. Akıllı yaşam başlığı altında odaklanılan ana konular arasında acil durum ve afet yönetiminin sağlanması, güvenli bir yaşamın sürdürülmesi, kültürel mekânların potansiyelinin keşfedilmesi ve korunması, şehir turizminin canlandırılması ve şehrin markalaşması ile kentsel dönüşümün kapsayıcı bir şekilde gerçekleştirilmesi yer alıyor.
Şehrin yaşanabilirliğini ve ekonomisini de yakından etkileyen akıllı hareketlilik başlığı ise insanı odağına alarak sürdürülebilir, erişilebilir ve entegre bir ulaşımı hedefliyor. Ulaşım hizmetleri, erişilebilirlik, akıllı ulaşım sistemleri ve bağlanabilirlik bu alan altında ele alınıyor.